Post by Admin on Aug 1, 2016 13:33:52 GMT
"Thus, both in order to exploit the tensions connected with the transition from the industrial to the technetronic society and to provide the basis for effective political action, the French and the Italian communist parties have been forced in dilute their orthodoxy. Some of their theoreticians have already emphasized the need to redefine the communist party as an altogether new party that would include the entire left, that would not be ideological in the strict sense of the word, and that would certainly not be Leninist in its bureaucratic structure. To the extent that these reformists have been thwarted by conservative party leaders, the communist parties in the West remain both sectarian and politically isolated; to the extent that the reformists have succeeded in gaining support, the communist parties in the West have moved toward diluting their nineteenthcentury ideological tradition of dogmatic, integrated, and exclusivist grand visions. These visions can no longer encompass either the new scientific revolution or the revolutions of the students and intellectuals, who have replaced the communists as the antiestablishmentarians of our time. Whatever the response, the basic fact remains that in the West the communist parties are no longer either innovative or revolutionary." (Brzezinski, Between Two Ages)
"... hem sanayi toplumundan teknitronik topluma geçişin yarattığı gerilimlerden yararlanabilmek, hem de politik eylem için bir zemin sağlayabilmek için, Fransız ve İtalyan komünist partileri ortodoksluklarını seyreltmek zorunda kaldılar. Bu partilerin bazı teorisyenleri komünist parti kavramını bütün solu kucaklayacak şekilde yeniden tanımlamak gerektiğine daha önce dikkat çekmişlerdi. Bu artık kelimenin kesin anlamıyla ideolojik bir komünist parti olmayacaktı ve bürokratik yapısı itibariyle de kesinlikle Leninist olmayacaktı. Bu reformistler sözkonusu partiler içindeki muhafazakar politik liderler tarafından saf dışı bırakılabildiği ölçüde, batıdaki komünist partiler sekter ve politik olarak izole edilmiş konumda kalmaktadır; reformistler destek bulabildiği durumda ise, bu partiler on dokuzuncu yüzyıldan kalma, dogmatik, katı ve dışlayıcı büyük vizyonlarını yansıtan ideolojik geleneklerini seyreltebilmektedir. Bu vizyon ne yeni bilimsel devrimi ne de çağımızın düzen karşıtları olarak komünistlerin yerini alan öğrencilerin ve aydınların devrimlerini kucaklayabilecek durumdadır. Kimin galip geleceği sorusunun yanıtı ne olursa olsun, batıdaki komünist partilerin artık ne yenilikçi ne de devrimci olmadıkları temel gerçeği geçerliliğini korumaktadır." (Brzezinski, İki Çağ Arasında)
"... hem sanayi toplumundan teknitronik topluma geçişin yarattığı gerilimlerden yararlanabilmek, hem de politik eylem için bir zemin sağlayabilmek için, Fransız ve İtalyan komünist partileri ortodoksluklarını seyreltmek zorunda kaldılar. Bu partilerin bazı teorisyenleri komünist parti kavramını bütün solu kucaklayacak şekilde yeniden tanımlamak gerektiğine daha önce dikkat çekmişlerdi. Bu artık kelimenin kesin anlamıyla ideolojik bir komünist parti olmayacaktı ve bürokratik yapısı itibariyle de kesinlikle Leninist olmayacaktı. Bu reformistler sözkonusu partiler içindeki muhafazakar politik liderler tarafından saf dışı bırakılabildiği ölçüde, batıdaki komünist partiler sekter ve politik olarak izole edilmiş konumda kalmaktadır; reformistler destek bulabildiği durumda ise, bu partiler on dokuzuncu yüzyıldan kalma, dogmatik, katı ve dışlayıcı büyük vizyonlarını yansıtan ideolojik geleneklerini seyreltebilmektedir. Bu vizyon ne yeni bilimsel devrimi ne de çağımızın düzen karşıtları olarak komünistlerin yerini alan öğrencilerin ve aydınların devrimlerini kucaklayabilecek durumdadır. Kimin galip geleceği sorusunun yanıtı ne olursa olsun, batıdaki komünist partilerin artık ne yenilikçi ne de devrimci olmadıkları temel gerçeği geçerliliğini korumaktadır." (Brzezinski, İki Çağ Arasında)